Asklepion Kutsal Alanı

MÖ 4. yüzyılda, bereketli toprakları ve zengin su kaynaklarıyla bilinen Pergamon’un aşağı şehrinin biraz dışında, Asklepion Kutsal Alanı kurulmuştur. Sağlık ve tıp tanrısı Asklepios’a adanan bu kutsal alan, antik dönemde hem tıbbi hem de dinî bir merkez olarak hizmet vermiştir. MS 2. yüzyılda, Roma imparatoru Hadrianus’un hükümdarlığında başlayan yeniden yapılanma süreciyle Asklepion Kutsal Alanı, bünyesinde birçok yapıyı barındıran kapsamlı bir sağlık ve eğitim merkezi hâlini almıştır. Hadrianus’un katkıları sayesinde alan, kutsal yol (Via Tecta), anıtsal kapı (Propylon), üç tarafı galerilerle (portiko) çevrili geniş avlu, tiyatro, kütüphane, tedavi binası (Telesphoros Tapınağı) ve Zeus Asklepios Tapınağı gibi önemli yapılarla nihai formuna kavuşmuştur. Kutsal alandaki bu yapılar hem tıbbi uygulamaların hem de eğitim faaliyetlerinin bir arada yürütülmesine olanak sağlamıştır.

Hastalar, Pergamon Asklepion sağlık merkezine ulaşmak için kutsal yol Via Tecta’dan geçerlerdi. Bu yolculuk, onları bedensel ve ruhsal olarak iyileşmeye hazırlardı. Sağlık merkezine vardıklarında ise tedavi sürecinin bir parçası olan çeşitli ritüellere katılırlardı. Kullanılan tedavi yöntemleri arasında rüya terapisi, su terapisi ve bitkisel ilaçların uygulanması yer alırdı Tedavi için kullanılan yöntemler, rüya terapisi, su terapisi ve bitkisel ilaç tedavisiydi. Rüya terapisinde, hastaların tanrı Asklepios ile bağlantı kurarak şifa bulduklarına inanılırdı. Şifalı su kaynaklarından su içmek veya bu sularla yıkanmak da tedavinin önemli bir parçasıydı. Asklepion’da bulunan tiyatro, hastaların moral ve motivasyonunu arttırmak için kullanılırdı; çünkü şifalanmanın sadece bedensel değil, aynı zamanda ruhsal bir süreç olduğunu vurgulardı. Bu nedenle eğlenceler, gösteriler ve oyunlar, hastaların ruh hâlini iyileştirmeye yönelik tedaviler olarak kabul edilirdi.

Pergamon Asklepion’u, ünlü Romalı hekim Galen’in doğduğu ve ilk eğitimini aldığı yer olarak bilinmektedir. Ayrıca Roma dünyasının tanınmış hatibi Aelius Aristides hastalıklarından kurtulmak için sık sık ziyaret ettiği Asklepion’daki deneyimlerini Kutsal Öyküler (Hieroi Logoi) adlı eserinde kaydetmiştir. Aristides’in bu mekânsal anlatıları, kutsal alan hakkında önemli bir bilgi kaynağıdır.

MS 253-256 yılları arasında meydana geldiği düşünülen bir deprem, kutsal alanı büyük ölçüde harap etmiştir. Depremden sonra onarılmayan Asklepion, Hristiyanlığın yayılmasıyla birlikte önemini kaybetmiştir. Pergamon’un 14. yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine girdiği dönemde yaşanan bir sel felaketi sonucu, Asklepion toprak altında kalmıştır.

1927 yılında Prof. Dr. Theodor Wiegand ve İzmir Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu Aziz Ogan tarafından keşfedilen Pergamon Asklepion’u, 1928’de başlayan kazı çalışmalarıyla gün yüzüne çıkarılmıştır. Günümüzde Asklepion’un kalıntıları, ziyaretçilere antik tıbbın zengin mirasını deneyimleme fırsatı sunmaktadır.