16. yüzyılın sonlarından itibaren, Osmanlı Devleti’nin taşra idaresinde önemli değişimler yaşanmaya başlamıştır. Bu döneme kadar taşra, başkent İstanbul’dan atanan idareciler eliyle ve tımar sistemi çerçevesinde yönetilmiştir. Fakat 16. yüzyıldaki nüfus artışı, savaş teknolojisinin ilerlemesi, ateşli silahların giderek önem kazanması, savaşların geçmişe kıyasla daha uzun sürmesi ve coğrafi keşiflerden sonra Avrupa’da değerli madenlerin bollaşmasına bağlı olarak fiyatların artması Osmanlı Devleti’nin önüne sorun olarak çıkmış, bu sorunların çözülmesi ve yeni ihtiyaçların karşılanması için taşra idaresinde bazı değişikliklerin yapılması zorunlu hâle gelmiştir. Söz konusu gelişmelere bağlı olarak devletin önceki dönemlere nazaran daha fazla ve daha düzenli gelire sahip olmasını gerektiriyordu. Bundan ötürü 17. yüzyılın başından itibaren, tımar sistemi çözülmeye başlamış ve yerini iltizam sistemine bırakmıştır.
Vergi gelirlerinin belli bir dönem için peşin olarak satılması esasına dayanan iltizam sisteminin giderek yaygınlaşması, taşrada payitahtın etkisinin giderek azalmasına ve buna karşılık “âyan” olarak adlandırılan yeni bir zümrenin güçlenmesine yol açmıştır. Bu durum, özellikle II. Viyana Kuşatması ve sonrasında uzun bir süre devam eden savaş hâli nedeniyle pekişmiş ve âyanlar bulundukları bölgenin siyasi ve idari hâkimleri hâline gelmiştir. 18. yüzyıl boyunca merkezî otorite karşısında giderek güçlenen âyanların konumu, 1808 yılında ilan edilen Sened-i İttifak ile de teminat altına alınmıştır.
Süreç, İzmir’de de diğer taşra bölgelerindeki gibi ilerlemiştir. Özellikle 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kâtipzade ailesi, İzmir’in idaresini ele almıştır. İzmir’in Konak ilçesinin ismi, ailenin ikâmeti olan konaktan gelmekte ve günümüzde bu konağın olduğu yerde İzmir Hükûmet Konağı bulunmaktadır. 19. yüzyılda yaşanan gelişmelerin sonucunda bu bölge, Konak Meydanı adıyla İzmir’in modern yönetim merkezine dönüşmüştür.
Osmanlı Devleti, Rusya’nın giderek güçlenip önemli bir tehdit hâline gelmesi ve Fransız İhtilali sonrasında ortaya çıkan milliyetçi akımlar karşısında devletin reorganizasyonu ile sonuçlanacak bir reform süreci içerisine girmiştir. Nizam-i Cedid ile başlayan bu süreç, her ne kadar Sened-i İttifak ile kesintiye uğramış olsa da 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte güç kazanmış, Tanzimat ve Islahat fermanları ile devam etmiş ve modern devlet kurumlarının tesis edilmesiyle istikrar kazanmıştır. Bu sürecin taşradaki en önemli yansıması, Yeniçeri Ocağı’nın yerine kurulan ordunun taşradaki teşkilatlanma çalışmaları ve modern bir taşra idaresinin kurulması olmuştur. 1864 yılında yayımlanan Vilayet Nizamnamesi ile eyalet sistemine son verilmiş ve eyaletler yerine vilayetler kurulmuştur. Ülkemizde modern taşra idaresinin başlangıcı olarak kabul edilen bu düzenleme kapsamında kurulan Aydın vilayetinin merkezi de İzmir olmuştur. İzmir’in vilayet merkezi olmasıyla birlikte Kâtipzade Konağı’nın bulunduğu ve günümüzde Konak Meydanı olarak anılan bölge modern bir yönetim merkezine dönüşmüş ve bu özelliğini günümüzde de sürdürmektedir.
