Bergama Akropolü
Krallık Öncesi Bergama’nın Tarihi
Arkeolojik kazılarda ele geçen taş balta ve kesici taş gibi buluntular, Bergama ve çevresinin tarihinin prehistorik dönemlere dayandığını göstermektedir. Yörede, M.Ö. 4000’de Anadolu’nun batı yakasında yaşayan Pelasg Kültürü’nün kalıcı izleri görünürken, M.Ö. 3000-2000 yılları arasında Luwiler’in kültürel etki ve egemenlikleri olduğu bilinmektedir. M.Ö. 2000’de Hitit egemenliğinin Batı Anadolu’ya uzandığı dönemde, yörenin adı ”Assuva” olmuştur. M.Ö. 13. yüzyıl sonunda 10 yıl süren Truva Savaşı’na Anadolu’nun batı kentleri de destek vermiştir. Bu savaşlar sırasında bir Aka donanması yolunu şaşırıp Begama’nın Teuthrania kıyılarına gelmiş, Telefos ile Akhilleus savaşmış, yaralanan Telefos Akhilleus’un kargısının pası ile iyileşmiş ve Truva’nın yolunu göstermek zorunda kalmıştır. Yardımlarından ötürü, Telefos’un yörenin limanlarından Elaia’yı Atina komutasında bir üs haline getirmesine izin verilmiştir. Truva Savaşı’nın sona erdirilmesi ve şehrin ele geçirilmesi için, Truva Savaşları’nda Memnon isimli bir komutan tarafından öldürülen Akhilleus’un oğlu Neoptolemos savaşa katılmış, büyük kahramanlıklar göstermiş, sonunda Truva düşmüş ve barış yapılmıştır.
Bir rivayete göre, Neoptelamus ve oğlu Pergamos, Yunanistan’dan Anadolu’ya gelerek, Teuthrania Kralı Areios’u düelloda öldürdükten sonra kente sahip olmuş, krallığı eline geçirmiş ve Akropol Tepesi’ne adını vermiştir. Bergama adı, hem Hititçede (Pergamus) yüksek tepe/bayır anlamı, hem Ahraco-phrygie dilinde (Bergam) kent anlamı, hem Luvice’de dağ/tepe anlamı taşıdığından, kelimenin kökeninin Anadolu’dan geldiği düşünülmektedir. M.Ö. 1200’de başlayan Ege göçleri Assuva’nın yıkılışına sebep olmuş, Helenleşme başlamıştır. Bergama Akropolü’nde yazılı döneme ait en eski buluntular olan M.Ö. 9. yüzyıl vazosu, M.Ö. 6.yüzyıl seramikleri ve kadın heykelleri buranın tarihini Arkaik Dönem’e kadar götürmektedir. Bu ilk tarihsel yerleşimlerin ardından, Lidya Devleti’nin ortaya çıkmasına paralel, İyonya (Küçük Asya’nın Ege Denizi kıyıları), Aiolya (izmir ve Edremit arasında yer alan Ege’nin kuzey kıyıları), Pergamon’un da aralarında yer aldığı Büyük Misya (Ege’nin kuzeybatısı) kentlerinin ortaya çıkışı izlenmektedir. Homeros’un İlyadası’ndan Misya toplumunun Lidya adının duyulmasından öncesinde olduğu bilinmektedir. Lidyalılar, ticarete dayalı ekonominin kendi ellerinde olmasını istediğinden Helen kentlerinin güçlenmesini engellemeye çalışmış, Kimmer saldırılarının ve Medler’in Anadolu’nun batı yakasına geçişlerinin önüne geçmiştir. Karun diye anılan Krezüs zamanında Bergama ile Atarna arasındaki madenler işletilmiş, Ege’yi Basra’ya bağlayan Kral Yolu inşa edilmiş, varlık içindeki Lidya kentlerinde kimse askerlik yapmak istemediği için ücretli askerler toplanmış, ancak Pers Kraslı Kiros gelerek M.Ö. 546’da bölgedeki Lidya egemenliğine son vermiş, bölgede Aiolis’i de içine alan İonia Satraplığı kurulmuştur. Pers egemenliği dönemine denk gelen klasik dönem buluntuları arasında Zeus ve Artemis’in yer aldığı mermer adak kabatması bulunmaktadır. M.Ö. 334 yılında Büyük İskender, Persler’in Bergama’dan çekilmesini sağlamış, İran’a giderken bölgenin güvenliği, denetimi, dirlik ve düzeni, Batı Anadolu’da ele geçen ganimetlerin de Bergama Kalesi’nde korunması için generallerinden birini burada bırakmıştır. (Aydın, 2003, s.10-23)
Bergama Krallığı
M.Ö. 301 yılında İpsos savaşıyla, Trakya’da egemen olan Lysimachos Bergama’yı ele geçirmiş ve askeri üs haline getirmiştir. 281 yılında Suriye Kralı Selevkos, Sard’da Lysimachos ordusunu yenmiş, M.Ö. 283 ylında Bergama Krallığı’nı kurmuştur. Bu dönemde Bergama surları güçlendirilmiş, Akropol’de imar faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Daha sonra başa geçen I. Eumenes, Selevkos’u yenerek Bergama’nın bağımsızlığını ilan etmiş, kentin sınırlarını Edremit Körfezi’ne kadar genişletmiştir. Bu dönemde, tarihin ilk grevi görülmüş, paralı askerler ile I. Eumenes arasında bir sözleşme imzalanmıştır. Ayrıca, bilime ve sanata önem verilmiş; yönetim ile ilgili kararlar alınmış, Bergama’yı yöneten 5 kişilik yargıçlar meclisi kurulmuştur. I. Eumenes’ten sonra yerine, güçlü bir asker ve yetenekli bir diplomat olan I. Attalos (M.Ö. 241-197) geçmiştir. Attalos, Galatlar’a karşı defalarca kazandığı savaşlar halk taradından kahraman ilan edilmiş, Akropol’deki Athena Tapınağı’na Athena’nın heykeli ve tapınağın çevresine anıt ve yazıltlar dikilmiş, Zeus Sunağı yapılmış, Bergama ordusu, Attalos’u at üstünde düşman öldürürken gösteren büyük bir heykel dikmiştir. Bergama, yine bu dönemde Roma ile ilk dostluk kuran devlet olmuş, güçlü bir donanması olan Rodos’la da dostluk kurmuştur. M.Ö. 201’de Makedonya kralı Philippos Bergama’ya saldırmış, surları aşamamış ancak tapınakları, heykelleri yıktırmış, Asklepion’a da girmiş ve buraya zarar vermiştir. Suriye ve Makedonya gibi devletlerin sürekli saldırılarından dolayı, Atina, Rodos, Bergama, Mısır ve bazı küçük devletler, Roma’dan yardım istemiş ve birleşik devletler kurulmuştur. I. Attalos, Atina’ya yaptığı yardımlar sayesinde, burada da güç ve saygınlık kazanmıştır. M.Ö. 198-199 yıllarında Bergama’ya saldıran Suriye ordusunun geri çekilmesine Roma vesile olmuştur. I. Attalos, 44 yıllık krallığın ardından M.Ö. 197 yılında ölmüş, yerine büyük oğlu II. Eumenes geçmiştir. O da babası Attalos gibi, Roma ile ilişkilerini sıkı ve iyi tutmuş, kendi sınırlarını genişletirken Roma’nın Anadolu’da tehlike oluşturacak şekilde nüfuz etmesine müsaade etmiş, böylece karşılıklı bir fayda ilişkisi kurulmuş, Roma Bergama’yı doğunun güçlü bir koryucusu olarak görmüş, Bergama da gerektiği durumda Roma’nın desteğini alabilmiştir. Eumenes, Bergama’da İskenderiye’den sonra dünyanın en büyük ve en ünlü kütüphanesini kurmuş, bilime önem vermiş, batmakta olan Helenizm’in son parladığı yerlerden biri olmuştur. Ayrıca, Mısır parşömen kağıdını dış pazarlara satmayı kısıtlayınca, koyun, keçi, dana, ceylan derilerinden yapılan parşomen kağıdı da Bergama’da bulunmuştur. Roma’nın geri çekilişi ve desteğini durdurmasına rağmen, Galatlar’a karşı kazandığı zaferlerle II. Eumenes de kurtarıcı ünvanını almıştır. M.Ö. 159’da 38 yıllık krallığın ardından ölen Eumenes, Bergama’ya oldukça parlak bir dönem yaşatmış, kalenin eteklerinden ovaya kadar yerleşim ve kentleşmeyi genişletmiş, akropolün üçüncü surlarını inşa ettirmiştir. Eumenes zamanında abisine bağlılığı ve saygısını gösteren II. Attalos, onun yerine geçmiş, Roma ile ve Roma’ya karşı olan siyasetini devam ettirmiştir. II. Attalos, ölümünden önce, Yunanistan’ı ele geçiren Roma’nın Anadolu’yu da ele geçirmesinin kaçınılmaz olduğunu fark etmiş, barışçıl bir şekilde Bergama’nın Roma’nın uydusu olması için hazırlıklara başlamıştır. Kral, Efes için bir liman, Atina’da agoranın doğusunda bir stoa, Bergama’da Athena Tapınağı ve kalenin farklı bölgelerinde tanrıların heykellerini yaptırmıştır. M.Ö. 138’de II. Eumenes’in evlilik dışı oğlu ya da evlatlığı olan III. Attalos, ölümünden sonra, 33 yaşında, zehirleyerek öldürdüğü II. Attalos’un yerini almıştır. III. Attalos, devlet başkanı olarak yetiştirilmemiş, biyolojiye meraklı, ilaç, zehir, panzehir, merhem gibi çeşitli kimyasallar üreten ve bunları insanların üzerinde deyenen, Romalılarca deli ilan edilen bir kral olmuştur. Roma’nın desteği ile Bithinya saldırısında kazandığı zaferden sonra, heykeli Askepion’a dikilmiş, ecza ve tıp bilgisi sayesinde Asklepion, Kral kursal adını almıştır. Annesi Stratonike ve karısı Berrinice’nin vefatından sonra durumu kötüye gitmiş, annesine anıt mezar yaparken güneş çarpmasından hastalanmış, ölmüş, ve Bergama’nın Roma’ya bırakılmasını vasiyet etmiştir. Bu durum kent içinde karışıklığa sebep olurken, II. Eumenes’in Efes’li bir kadından doğma oğlu Aristonikos tahta aday olmuş, topluma eşit hukuk, sınıfsız bir devlet yönetimi sunarak feodal düzeni yıkmaya çalışmıştır. Destekçileri giderek artan Aristonikos, Roma için tehlike unsuru oluşturmuş ve Roma Byzantion (İstanbul), Halikarnasos (Bodrum), Mylase (Milas) gibi kentlerin yardımıyla Aristonikos ile savaşmış, ancak yenilgiye uğramıştır. M.Ö. 130’da ikinci kez saldıran Roma bu kez savaşı kazanmış, 4 yıl tahtta kalan Aristonikos’u öldürmüş, Doğu Akdeniz’e egemen olmaya başlamıştır. (Aydın, 2003, s.23-62)
Roma Dönemi’nde Bergama
M.Ö. 129’da Roma konsülü M. Aguillius, 10 senatörle birlikte yeni bir yönetim oluşturmak ve sınırları saptamak üzere Bergama’ya gelmiş, III. Attalos’un vasiyetnamesi gereği, 12 etnik grubun barındığı Asya’nın en ünlü kenti olan Bergama’nın devlet arazisi Provincia Asia adıyla Roma’ya bağlanmış, böylece Anadolu’da Roma’nın ilk eyaleti kurulmuştur. Roma’nın yönetim anlayışında büyük haksızlıklar olmuş, etki alanında görevlendirilen valiler yolsuzluklarda bulunmuş, halk yüksek vergiye bağlanmıştır. Aguilius, yönetim ve ordu işlerini düzenlemek için Efes’ten Bergama’ya, Sardes’ten Tralles’e uzanan, İzmir’e bağlanan ve kıyı kentlerine ulaşan yollar yaptırmıştır. Bu dönemde Frigya da, başkenti Efes olan Asia eyaletine bağlanmış, Bergama başkentlik statüsünü yitirerek eyalet kasabası olmuş, krallık özel mülkleri devlet arazisi yapılmış, üretim yapılan yerler kapatılmış, yalnızca maden işletmelerine izin verilmiştir. Roma’nın baskısı altında ezilen Anadolu halkı, Pontos Kralı VI. Mithridates’ten yardım istemiş, kral, Roma’nın İtalya iç savaşı ile ilgilenmesinden istifade ederek, Anadolu’daki kentleri Romalılardan temizlemiş, Bergama’da yaşayan Romalı iş adamı ve tüccarları kılıçtan geçirmiştir. Romalı komutan Sulla, iç savaşın ardından tekrar Anadolu’ya gelerek Anadolu kentlerini geri almaya başlamıştır. M.Ö. 1. yüzyılda Roma, yalnız Anadolu’ya değil, Akdeniz’in doğusuna da egemen olmaya başlamıştır. Cumhuriyet Dönemi’ne son veren Octavianus, Augustus ünvanını almış, M.Ö. 31 yılında Bergama için 400 yıllık barış ve esenlik döneminin önünü açmış, bir heykeli Athena Tapınağı’na dikilmiştir. M.S. 14’te Augustus’un ölümününden sonra, oğlu Tiberius imparator olmuştur. Bu dönemlerde büyük depremler olmuş, pek çok kent gibi Bergama da zarar görmüştür. Yönetim anlayışının düzenlenmesiyle Bergama yeniden yükselişe geçmiş, İmparator Traianus (M.S. 98-117) Akropol’ün üzerinde, bugün restore edilmiş hali mevcut olan, beyaz mermerden dev sütunlarıyla yükselen görkemli tapınağı yaptırmıştır. İmparator Hadrianus (117-138) de Bergama Akropolü’nde Gymnasion/Stadeon, Anfi tiyatro gibi önemli yapıları inşa ettirmiş, bugün Bergama Müzesi’nde yer alan Hermes görünümlü heykel o dönemde Asklepion Kütüphanesi’ne konmuştur. Marcus Aurelius (161-180), karısı Faustina için Akropol’de küçük bir tapınak yaptırmıştır. 166 yılında çıkan veba salgınının Bergama’yı nasıl etkilediği Zeus Sunağı taraçasındaki yazıttan anlaşılmaktadır: ”Ey büyük tanrı Zeus, Asklepios ve bütün tanrılarla birlikte, kenti çökerten salgını kov”. Salgının ardından Septimus Severus imparator olmuş, sonra yerine geçen oğlu Karakalla (211-218) Trakya Seferi’nden dönerken kaza geçirmiş, Asklepion’da iyileştirilmiş, şükran borcu olarak akropol’deki tiyatronun taraçasına mermerden Dionysos Tapınağı’nı yaptırmıştır. I. ve II. yüzyıl imparatorları, giriştikleri imar faaliyetleri ve ürettirdikleri sanat eserleriyle Akropolis ve çevresinde kent yeniden şekillenmiştir. (Aydın, 2003, s.68-80)
Bergama’da Hristiyanlık
Hz. İsa’nın M.S. 34 yılında çarmıha gerilişinden sonra, Hz. Meryem ve havariler Efes’e gelmiş, Bergama da dahil olmak üzere yedi Asia kentinde kilise inşa edilmiş, Hristiyanlık Ege’de hızla yayılmaya başlamıştır. Eski tanrı inançlarına bağlılıklarını kırmakta zorlanan Bergamalılar, bir büyük deprem daha görmüş, dinsel ve doğal çöküntüler yaşadıkları sırada, halk Hristiyanlığa tutunmaya başlamış, II. yüzyıl sonlarında Bergama da bir Hristiyan kenti olmuş, 313 Milano fermanı ile Büyük Konstantin Hristiyanlığı devlet dini olarak kabul etmiştir. (Aydın, 2003, s.80-82)
Bizans Çağı’nda Bergama
Roma İmparatorluğu, 395 yılında Doğu Roma (Bizans) ve Batı Roma olarak ikiye ayrılmış, 476’da Batı Roma yıkılmış, ülke iki genel valilik ve 64 eyalete ayrılmıştır. Justinanius zamanında pagan yapı ve tapınakları yıkılmış, yerlerine kilise ve manastırlar inşaa edilmiş, Zeus Sunağı parçaları yukarı kent surlarının güçlendirilmesinde kullanılmıştır. Bergama, Efes başpsikoposluğuna bağlanmış, Bizans giderek doğulaşmış, gruplaşma, dinsel tartışmalar, kavga, ağır vergiler ve savaş kayıpları Bizans’ı çökertmeye başlamıştır. 651’de Anadolu’ya Arap Akınları başlamış, Bergama’ya kalabalık bir Ermeni kolonisi göç etmiş, 716 yılında Abdülmelik komutasındaki Arap ordusu Bergama’yı yağmalamıştır. (Aydın, 2003, s.82-85)