Strabon ve Aelius Ateides’in tariflediği Eski İzmir, arkeolojik kazı sonuçlarının da ortaya koyduğu üzere, M.Ö. 300 yılında terk edilen, bugün Eski Smyrna, Bayraklı/Tepekule Ören yeri olarak anılan, Ekrem Akurgal’ın (2020) ise Bayraklı Höyüğü olarak bahsettiği, İzmir Körfezi’nin kuzeydoğu köşesinde yer alan höyüğü işaret etmektedir. Höyüğün antik dönemde deniz kenarında olduğu, zamanla Meles Irmağı’nın kıyıyı doldurduğu bilinmektedir. Arkeolojik kazılar ile ana kayaya kadar inildiğinden höyüğün tarihinin M.Ö. 3000-2500’de Troia I ile çağdaş bir bir tabakaya kadar uzandığı, onun üzerinde Troia II çağdaşı M.Ö. 2500-2000 ve üzerinde Troia VI çağdaşı M.Ö. 1800-1200 bir yerleşim tabakası olduğu belirlenmiştir. Batı dünyasının en eski ızgara kent planına sahip (M.Ö. 7. yüzyıl) höyükte en son yerleşime rastlanan M.Ö. 4. yüzyıl ikinci yarısında, höyüğün en yüksek yerinin deniz seviyesinden 14 metre yükseklikte olduğu bilinmektedir. Yani, höyükte Erken Tunç Çağı’ndan Roma dönemine kadar geniş bir zaman aralığında kültür katmanına rastlanmıştır (Eski Smyrna Höyüğü Kazı Başkanlığı).
Akurgal, höyüğün en parlak döneminin, 3000’i aşkın kişinin ikamet ettiği, 10 hektarlık alanda 500 ila 600 konutun bulunduğu, M.Ö. 630-545 yılları (Demir Çağı) olduğunu ifade etmektedir. Höyük, Myken Dönemi’nden sonra yeni gelişmeye başlayan Hellen kültürünün (M.Ö. 10. yüzyıl başları) en iyi korunmuş ve en eski örneklerinden biri olarak gösterilmektedir. (Akurgal, 2020, s. 11-14).