Günümüzde Kemeraltı olarak bildiğimiz bölge, 17. yüzyıl ortalarına kadar İzmir’in iç limanıydı. Burası bir ticaret merkezi olmasının yanında Türk tarihinin önemli olaylarına da sahne olmuştur. 1330’lu yıllarda Aydınoğlu Umur Bey gemileriyle iç liman önlerinde savaşmış ve buradaki Ok Kalesi’ni ele geçirmiştir. Böylece Yukarı İzmir (Kadifekale) ile birlikte, bütün İzmir’i hâkimiyeti altına almıştı.
Haçlılar, 1344 yılında Aşağı İzmir olarak da adlandırılan iç liman ve civarını tekrar ele geçirmiştir. Aydınoğlu Umur Bey, bu bölgeyi yeniden fethetmek için birçok girişimde bulunmuş ve bu girişimlerden birinde, 1348 yılında, Ok Kalesi önlerinde savaşırken şehit olmuştur.
İzmir, 1402 yılında, bir bütün hâlinde tekrar Türk hâkimiyetine girmiştir. Ankara Savaşı’ndan sonra İzmir’e gelen Timur, Ok Kalesi’ni fethetmiş ve o günden sonra İzmir’de, günümüze kadar devam eden Türk hâkimiyeti başlamıştır.
Timur, Anadolu’dan ayrılırken Osmanlı Devleti tarafından ortadan kaldırılan beylikleri yeniden ihya etmiş ve İzmir’in yönetimi de tekrar Aydınoğlu ailesine geçmiştir. Bu dönemde, 1405-1425 yılları arasında İzmir’i yöneten İzmiroğlu Cüneyd Bey, Fetret Dönemi’nde ve sonrasında Osmanlı yönetimi ile kurduğu ilişkiler açısından oldukça dikkat çekici tarihî bir şahsiyettir. Zira Cüneyd Bey, II. Murad’ın tahta çıkışının ardından izlediği siyaset nedeniyle Osmanlı Devleti’nin tepkisini çekmiştir. Bunun üzerine, 1425 yılında yapılan savaşta mağlup olmuş ve İzmir’de Osmanlı hâkimiyeti başlamıştır.
Osmanlı döneminde İzmir, 17. yüzyıl başlarına kadar küçük bir kıyı kasabası ve esasen art alanlarında başkent İstanbul’un iaşesi için üretim yapılan bir tarım bölgesiydi. 16. yüzyılın sonlarından itibaren, özellikle Osmanlı-İran Savaşı nedeniyle değişen ticaret yolları, İzmir’i doğu ile batı arasındaki bir ticaret merkezi hâline getirmiştir. Bu dönemde iç liman ve çevresindeki bölge, ticari faaliyetler bakımından giderek gelişmiştir. Fakat zamanla iç liman dolmuş, iç liman etrafında inşa edilen başta han yapıları olmak üzere depo vb. yapılar da bugün Kemeraltı Çarşısı olarak bilinen ve İzmir kent kimliği ile özdeşleşen bölgenin zeminini oluşturmuştur.
Kemeraltı’nda Hayat
İzmir merkezli ticaret geliştikçe bu ticaretin merkezi olan Kemeraltı da gelişmiş ve artan ticaretin gerektirdiği yeni yapılarla birlikte her geçen gün büyümüştür. Günümüzde Kemeraltı ile Smyrna Agorası’nın bulunduğu ören yerini sadece bir yol ayırmaktadır. Nasıl ki Smyrna Agorası kendi döneminde, kentin kamusal alanı işlevini yerine getirdiyse Kemeraltı da 18. yüzyılın ortalarından itibaren, modern İzmir’in en önemli kamusal alanı olmuştur.
Üç boyutlu modellerin ötesine geçip o dönemin Kemeraltı’nı gözümüzün önünde canlandırdığımızda, doğudan ve batıdan gelen farklı milletlere mensup tüccarların yaptıkları alışverişe, bu alışverişin gerçekleştiği hanlara, hanların avlusunda ve Kemeraltı’nın dar sokaklarında farklı dillerde yapılan sohbetlere, bir köşe başında camiye, diğer köşe başında sinagoga, biraz ötede bir kiliseye, ezcümle bir imparatorluğun cüzü kabul edebileceğimiz kozmopolit bir kültüre tanıklık ederiz.
